ANTİK YUNAN TİYATRO MİMARİSİ
Eski Yunanistan'da tiyatro kültürün en önemli
parçasıydı. Tiyatrolar halkı eğlendirmenin yanı sıra halkı eğitmek için de
kullanılmıştır. Bu dönemde sadece erkeklerin tiyatro oyuncusu olmasına izin
verildiğinden erkek oyuncular gerektiğinde maskeler ile kadın rollerini de
üstlenirlerdi.
İlk olarak şarap tanrısı Dionysos'u(Şarap Tanrısı olup, şarabın sosyal ve faydalı etkilerini
temsil eder) kutsamak için dinî törenlerde söylenen ilâhilerden doğan
tiyatronun ilk oyuncusu, önceden plânlanmış soruları halktan biriymiş gibi öne
çıkıp ilâhi korosuna yönelterek rol yapan Thespis olmuştur. Tiyatronun ilk olarak böyle
doğmasından dolayı tiyatroların oynandığı yerler uzun süre halk tarafından
tapınaklar kadar kutsal sayılmıştır.
Bulgulara göre
ilk tiyatrolar Dionysos adına yapılan dinî şenliklerde tapınakların önünde
bulunan, aslen bir sunak olan ve halkın etrafındaki tepelere çıkarak
seyrettiği, ilâhi söylenen yükseltilerdir. Tiyatrolar zamanla gelişerek ilk amfitiyatro( Roma uygarlığında gösteriler, gladyatör ve
vahşi hayvan oyunları için kullanılan, daire ya da elips biçimli, yükselen tribünlerden oluşan
bir kamu yapısıdır . Roma-Kolezyum) örnekleri
oluşmuştur.
Antik
Yunan tiyatroları çok büyük, üstü açık yapılardır ve taraçalı oturma yerleri
için eğimli bayırlarda inşa edilmişlerdir. Tiyatronun dinle yakın ilişkisinden
dolayı tiyatrolar genellikle kutsal mekanlarda veya kutsal mekanların yanında
bulunurlar.
Antik Yunan Tiyatrosu kentin sosyo-kültürel yaşamında önemli
bir olguyken dinsel törenlerin yapıldığı, şarkıların seslendirildiği, dansların
edildiği, edebi eserlerin sahnelendiği alan ve mimari yapı olmuştur. Ayrıca
güneşin konumu ve hakim rüzgarların yönü de önemli olmuş ve seyircinin soğuk
rüzgarlar almaması, güneşin de izleyicileri de fazla rahatsız etmemesi
önemsenmiştir (genelde manzara
seyretmeleri de ön planda tutulmuş).
Sahnenin seyircilere bakmayan tarafı, beyaz taşlardan duvar ile
kapatılmış, olayın geçtiği yere göre, bu duvarlara orman ya da deniz resimleri
çizilmiştir. Arka fon ve oturakların oluşması günümüz tiyatro sanatının
temelleri olarak kabul edilir.
Antik Yunan tiyatrosunun
mimarisi üç ana bölümden oluşur: orkestra,skene ve theatron
Sahne
sözcüğünü genelde ‘tiyatro oyununun oynandığı yer’ , ’tiyatro bölümünün bir
bölümü’ anlamında kullanılır. Bu sözcüğün Yunan tiyatrosu içinde de aynı
şekilde kullanılması süre dizinden bir sapma veya en azından bir belirtme
yanlışı oluşturur.
Yunan
tiyatrosunun özü ,genellikle bir daire biçimine yaklaşması gerekmeyen ve
sıkıştırılmış düz toprak parçasını içeren bir dans yeri olan orkestra idi . Tiyatronun
ister tarihsel gelişimini ister gelişkin biçimini göz önüne getirelim ,orkestra
bir çekirdek olarak kabul edilmeli .Tiyatro sanatının çıktığı eski dinsel
törenler ,şarkılar ve danslar burada temsil edilebiliyordu .Bu dinsel tören
gösterileri doğrudan doğruya katılmayan kişiler için izlence oluşturuyordu .Bu
nedenle de ikinci bir adım olarak ,izleyiciler için theatron ,yani ‘izleme
yeri’ adı verilen uygun bir yerin bulunması gerekmişti .Bu düz zeminli
orkestradan yükselen bir yamaçla ya da bir çukurluktaki tiyatronun üç yanının
duvarlarla çevrilmesiyle sağlanırdı .İlk zamanlarda çökme sakıncası bulunan
tahta oturma yerlerine ilişkin kanıtlarda vardır .Theatron adı yapının tümü
için kullanılmıştır .
Skene
ise oyuncuların oyunlarını oynadıkları kısımken birçok unsuru da içinde
barındırmıştır. Sahne binasının tiyatro eşyalarını saklamak, dekor oluşturmak,
oyunculara kostüm değiştirmeleri için mekan sağlamak gibi bölümleri içermiştir.
İlk dönemler bu işler için çadır kurulurken, sonradan mimari haline gelmiştir.
İlk ortaya çıktığı zamanlar sahne yüksek değilken, sonradan yükselmiştir.
Önceleri sade bir sahne binası inşa edilirken sonradan çok katlı olarak inşa
edilmiştir.
Skene'nin
oyuncular için bir ya da üç girişi bulunuyordu. Skene'nin
izleyiciye bakan ve bir saray veya tapınak olarak dekore edilmiş olan yüzleri
bir arka plan olarak hizmet ediyordu. Sonraları skenografi geliştikçe üzerinde
orman, askeri kamp gibi başka temalar bulunan boyalı paneller arka plan olarak
yerleştirilmeye başlandı.
Skene ve oturma
yerleri arasında parodoi adı verilen, biri sağda ve biri solda
olmak üzere iki giriş daha bulunuyordu. Bu girişlerden koro ve dışarıdan
gelenler (yani saray veya tapınak dışından gelenler) sahneye giriyorlardı. Eğer
biri sağ parados'tan (Antik Yunan tiyatro
yapısında, orkestranın her iki yanında karşılıklı bulunan giriş yolları.) giriyorsa bu onun şehirden veya limandan
geldiği anlamına geliyordu. Eğer sol parados'tan geliyorsa bu onun kırsal
alandan veya başka bir ülkeden geldiğini temsil ediyordu.
Skene, proscenio'nun
hemen arkasında yer alan ve arka plan işlevi gören boyalı panellerin(periaktoi) üzerine iliştirildiği arka plandaki
yapıdır. Antik Yunan tiyatrosunda korodan ayrı olarak aktörün ortaya çıkışı
dramaya sahnelerin değiştiği yeni bir form kazandırdı. Bu şekilde, aktörün
sahne aralarında dinlenebileceği ve kostümlerini değiştirebileceği ve çeşitli
eşyaların saklandığı bir yere ihtiyaç duyuldu. Skene sözcüğü "çadır" veya
"kulübe" anlamına gelir. Bu amaçla yapılan ilk yapıların ahşap gibi
dayanıksız malzemelerden geçici bir yapı olarak inşa edildiği sanılıyor. Skene,
Yunan tiyatrosunun dairesel yapısını kırmıştır. Skene zaman içerisinde büyük
ölçüde değişime uğramıştır. Önceleri basit bir ahşap yapıyken sonraları bir
dizi karmaşık taş yapıdan oluşmaya başlamış ve kalıcı hale gelmiştir.
Skene'nin arka
duvarı boyunca logeion adı verilen dar ama yükseltilmiş bir platform bulunur.
Burası sadece oyuncular için tasarlanmış bir yerdir. Bu şekilde oyuncular
korodan ayrılmış olur. Bu yapı muhtemelen helenistik dönemde gelişmiştir. Çünkü
klasik tiyatroda logeion yoktu ve oyun tümüyle orkestra üzerinde oynanıyordu.
Kalıcı skene'nin
içerisinde oyun sırasında kullanılan çeşitli mekanizmalar bulunuyordu:
a) tanrıların sahnede
belirmesini sağlayan bir vinç olan eorema.
b) sahnenin iki tarafına
konan ve sahnenin arka planını değiştirmek üzere eksenleri üzerinde dönen iki
sütun olan periactoi.
c) üzerinde ölülerin
cesetlerinin gösterildiği tekerlekli bir platform olan ekeclema. (Bir
cinayet veya intihar hiçbir zaman seyircilerin önünde gösterilmiyordu.)
Yunanlılar tiyatrolarının asıl yapısını
doğanın hazır olarak kendilerine vermesini isterler .Yunan kentlerine varlıklı,
yabancı koruyucular gelmeden önce malzeme tutarları ve işçilik her zaman
kısıtlayıcı bir etkendi .Bir tiyatronun temel nitelikteki gereksinimleri ,orkestra
için düz bir yerle ,cavea için orkestradan başlayarak yükselen bir yamaçtı .Bunun
için en iyisi çok dik bir kayalık olmayan bir tepe eteğiydi ;ya da tiyatro
tepenin yüksek bir yerinde tasarlandığında ,teraslamayla düz bir orkestra yeri
sağlanırdı.
Tiyatronun konumuna ilişkin birkaç deneysel
genelleme yapılabilir .Cavea,ön yüzünün güneye verilmesi yeğlenir.
Orkestra
başından sonuna kadar sıkıştırılmış toprak olarak kaldı .Üzerine pek rahat dans
edilemeyen bezemeli taş zemin Roma çağında ortaya çıktı.
Orkestranın aslında daire biçimli olması gerekmiyordu
;proskenıon ve sonunda da sahne ,orkestranın yerini ele geçirinceye kadar ,daire
çevresinin bütünlenmesi olasılığına karşı bir tiyatroda bile tümüyle düzgün
değildi.
En sonunda cavea ,yamacın ortasına bir çukur
kazılarak uçlarında da birer set yapılarak bir yarım daireyi aştı .Cavea’nın
eğimi uçlarda hafifçe dışa doğru açıldı ,yani oturma yerlerinin son
bölümlerinin yarı çapları orta bölümdekinden biraz daha geniş tasarlandı .Böyle
bir düzen bu bölümde oturanların gösteriyi daha iyi izlemelerine yaradı ,tiyatronun
dolup boşalmasını kolaylaştırdı.
Tiyatronun ilk gelişmesi çok açıklıkla olmasa
da ,en iyi biçimde Yunan tiyatrolarının ilk örneğini oluşturan Atina Diaonysos
tiyatrosunda görülebilir.
Önceleri şenlikler sırasında kurulup daha
sonra kaldırılan ahşap sıralı geçici oyun alanları vardı .Bilinen eski sürekli
yapı Atina’da akropolis’in güney yamacına kurulan Dıonysos Eleutherus
Tiyatrosudur .MÖ 460’a değin bir teras üzerinde yer alan bir orkestra ,buraya
girişi sağlayan eğimli bir yol ,küçük bir Dıonysos tapınağı ve yamaçtaki oturma
setleri yapının ögeleriydi .MÖ 458’den sonra orkhestranın bir bölümü basit
sahne binasına ayrılmış.421-415 arasında da bu yapı taş bir bina olarak inşa
edilmiştir.
Biçimiyle ilgili çok çeşitli görüşler bulunan
bu erken sahne binasının ortasında oyunlara göre farklı işlevler üstlenen bir
açıklığın bulunduğu genellikle kabul edilmektedir .Çoğunlukla baş kahramanın
sarayı ya da tapınak bu açıklığa kurulan dekorlarla temsil ediliyordu .Erken
oyunlarda sahnede önemli tek bir yapının kurulması yeterliyken giderek iki ya
da üç yapı gerektiren oyunlar yazılmaya başlanmıştır . Dolayısıyla sahne
binasının iki yanında ,paraskenion denilen öne taşkın iki oda ortaya çıkmış ,sahnede
daha çok mekanın anlatılabilmesini sağlamıştır .Paraskenıon çok sayıda yapının
temsil edilmesine olanak getirdiği gibi önceleri sahne binasıyla oturma
sıraları arasında iki geçitten ibaret olan giriş olanağının da arttırmıştır.
Dionysos
Tiyatrosunun ilk paraskenionu ahşaptandı .Yapının taş sahnesi ve oturma
sıraları MÖ 338-326da yaptırılmıştır .Bu dönem sahnesinin rekonstrüksiyonuyla
ilgili çok farklı görüşler bulunan tiyatronun at nalı biçiminde düzenlenmiş
cavea’sı her noktadan oyunun aynı derecede iyi algılanabilmesi hedeflenerek
yapılmıştır .Seyirciler oturma sıralarına yapının iki yanında yer alan ve
oyuncularında orkhesraya girip çıkarken kullandıkları parados denen geçitlerden
geçip orkhestranın çevresindeki su kanalının ardında dolanan geçitten tırmanılan
merdivenlerle ulaşırlardı .Taş sıra üstünde oturma yerleri bir kişiye yetecek
alanı belirleyen çizgilerle bölünmüştür.
Antik Çağın en güzel oranlara sahip en güzel
tiyatro yapısı mimar Genç Polykleitos’un yapıtı olan Epidauros Tiyatrosudur .Doğal
bir yamaca yaslanmış olan cavea’sı radyal merdivenlerle alt bölümde 12 üstte 22
kerkise ayrılmıştır.Orkhestra kireçtaşından bir diziyle tam bir daire olarak
belirlenmiş cavea sahne binasına değil orkhestraya yönelik olarak bu daireyi
izler biçimde düzenlenmiştir .Her seyirciye eşit görme olanağı tanıyan bu
yapıda orkhestraya teğet olan sahne binası henüz basit bir yapıdır ve yalnızca
oyunlara fon görevi üstlenmiştir .Sahne binası asıl gelişmesini Klasik Dönemden
sona Helenistik Dönemde yapacaktır .Burada üzerinde bulunması gereken bir
önemli noktada Klasik Yunan tiyatrosunda tüm oyunun orkhestra seviyesinde
oynanmasıydı yani yükseltilmiş bir sahne henüz söz konusu değildi.
Helenistik
Dönemde tiyatro oyununda tek oyuncular önem kazanmaya başlayınca seyircinin bu
kişileri daha iyi görebilmesi için yükseltilmiş bir sahnenin gereği ortaya
çıkmıştır .Bu dönemin en önemli yapısı MÖ 340 ta yapılmış olan Priene
Tiyatrosudur .At nalı biçimindeki cavea’sı doğal bir yamaca oturtulmuş yanlarda
destek duvarlarıyla güçlendirilimiştir .Taş sahne binası iki katlı basit bir
yapıdır .Üst katında kaç açıklık bulunduğu tartışma konusudur .Kesin olarak
proskenion üstünde orkhestra seviyesinden yüksek bir sahnenin ve onun ardında
en az bir thyroma’nın varlığıdır.
Orkhestradaki
koroya proskenion fon oluştururken yüksek sahnede yer alan oyunculara kapalı ev
cephesi biçimindeki sahne binası ve çeşitli iç mekanlar biçiminde
düzenlenebilen orta açıklık fon oluşturuyordu .Yunan tapınak ve saraylarında
iki katlı alt katı öne taşan yapı tipi çok kullanılmıştır .Dolayısıyla bu yapı
biçiminin tapınak ve saraylarda geçen oyunların sahnelendiği tiyatro sahne
binası içinde uygun bulunduğu ve Helenistik tiyatro sahnesinin böyle yerel bir
yapı tipinden kaynaklandığı düşünülmektedir .Ancak yanlardaki paraskenia yerini
sahneye ulaşımı sağlayan rampalara bırakmış ,paraskenialı tiyatrolar pek ender
yapılmıştır.
Pek
çok ahşap sahne binasının taştan yeniden yapıldığı Heleniktik Dönemde iki
oyuncu sınıfının belirlenmesiyle (koro ve oyuncular)sahnenin iki bölümdem
oluşması (orkhestra ve logeıon) denk düşmektedir .Sonunda Yunan tiyatrosu arkaik orkhestrası ,Klasik Dönemde
biçimlenmiş cavea’sı ve Helenistik sahnesiyle en gelişmiş biçimine ulaşmıştır.
Bergama
yukarı tiyatrosu dik bir yamaca kuruludurTürkiye’nin en çok oturma sıralı
tiyatrosudur .Erken dönemde yapılmış tiyatronun bugünki durumu Roma dönemindeki
büyütülmüş halidir .Üç kademeli tiyatro batıya bakar .Genişliği 3 ayak 10
parmak olan iki orta yol üç kademeyi birbirinden ayırır .Birinci kademsinde
25,ikinci kademesinde 33,üçüncüde 22 oturma sırası sayılabilmektedir.Toplam 80
sıralı tiyatronun arazi şartları gereği ince uzun olması çok dik izlenimi
verir. Bergama’nın taştan tiyatrosu İÖ.3.yy’da yapılmıştır.İÖ 197’den
başlayarak yaklaşık 38 yıl süren çalışmayla günümüzdeki büyüklüğüne ulaşmıştır.
Tiyatronun hemen altındaki yaklaşık 250 m boyutundaki terasın bitiminden
yukarı doğru basamaklarla ulaşılan Dıonysos tapınağı vardı.Ahşap sahne binasını
da taşıyan bu uzun terası ayakta tutan kemerli destek duvarlar bazı yerlerde beş kattır.Erken dönem tiyatrolarında
görüldüğü üzere ahşap sahnenin direklerinin girdiği delikler günümüze
ulaşmıştır. Destek duvarlarının üstündeki dolgu alanına bir bölümü oturan sahne
binasının ahşaptan yapılması bir zorunluktu. Sahne binası taştan yapılarak
ahşap sahne binası seviyesine yükselseydi,yüksek taş binanın dolgu zemin üstüne
yapacağı baskı,altındaki zeminin kaymasına neden olabilirdi.Alçak tutulacak taş
sahne binası ise,80 sıralı bir açık hava tiyatrosunda sesin yankılanmasını
sağlayamaz.
Tiyatroların genel olarak orkestranın etrafı izleyici koyağıyla
çevrilirken;burada yarım dairenin ancak yarıya yakın bir bölümü izleyici
sıralarıyla sarılabilmişti.Eğer orkestranın yarım dairesinin tamamı 80 sıralık
koyakla çevrilseydi Anadolu’nun en büyük tiyatrosu olarak izleyici sayısı
30.000’i geçerdi.Orkestra yarıçapı 39 ayak 9 parmaktır.Bu günkü tiyatronun
kapasitesi yaklaşık 13.800 kişiliktir.
Efes antik
tiyatrosu ilk olarak M.Ö. 2. yüzyılın sonlarında inşa edilmiştir. Cladius
döneminde (41-54) eklemeler yapılmaya başlanmıştır. Sahne binasının ilk iki
katı Nero döneminde (54-68), üçüncü kat ise Septimius Severus döneminde
(193-211) inşa edilmiştir. Analemma duvarları 92-112 yılları arasında, velarium
(tente) ve scaenae frons süslemeleri 140-144 yılları arasında, velarium
yenilemesi ise 200-210 arasında yapılmıştır. Sahnenin ön yüzü nişler, sütunlar,
kabartma ve heykellerle bezenmiştir. Auditorium üzerinde sütunlu bir galeri yer
almaktadır. Orkestrası yarım daire biçimlidir. Paradoslar ise Grek özelliği
gösterir. Auditoriumu iki diazoma ile üç bölüme ayrılmıştır ve en alt oturma
sırasında orkestrayı çevreleyen korkuluklar yer almaktadır. Yamaca yaslanmış
olması, auditoriumunun at nalı biçimli olması, ve paradosların çapraz olması
Hellenistik özellikleridir, orkestra yarım daire biçimiyle ve sahnenin
düzenlenişi Roma planındadır. Auditoriumun genişliği 145 metre, yüksekliği 30
metredir. Yaklaşık 24-25 bin kişi kapasitelidir. Sahne 25x40 metre
ölçülerindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder