14 Eylül 2015 Pazartesi

NEOLİTİK ÇAĞDA BATI MİMARLIĞI

               NEOLİTİK ÇAĞDA BATI MİMARLIĞI

  Batıda ilk köy evlerinden itibaren binaların genellikle yuvarlak ve oval planlı olduğu,her birinin birbirinden uzak ve bağımsız olduğu görülür.Evler yuvarlaksa genelde tek odalıdır ve yüksek tavanlıdır.Bu tip evler Yunanistan Orkomenos bölgesinde ortaya çıktı.Yine Yunanistan'da Diminis bölgesinde dikdörtgen planlı ev kalıntısı bulundu.Doğu ve Orta Avrupa evlerinin çoğunlukla dikdörtgen planlı olduğu görülür.İnşaatta çamur sıva amaçlı kullanılır.Çatılar düz değil iklime uygun olarak sivridir.İsviçre ve İskandinavya'daki buluntulardan bu bölgedeki ilk kulubenin üzerinin kil ile sıvalı ağaç dallarıyla kaplı olduğu görüldü.Neolitik çağda kulubelerin yanında meydana gelen ilk mimari anıt MEGALİTlerdir.Batıdaki ilk mimari anıtlardandır.Dinsel ve büyüyle ilgili anlamları vardır.Aynı zamanda batıda ilk dinsel anıt binalardır.Bu yapılara megalit kültüre megalitik kültür denir.Megalit kelimesi büyük taş anlamına gelir.Bu yapılar aynı zamanda mezardır.Megalit yapılar iki grupta incelenir:
  İlki çok sayıda kesilmiş ve düşey olarak dikilmiş serbest halde duran taş sütunlardır.Dayanıklık gerektirmeden ayakta durur.Bunlara MENHİR denir.Keltçede menhir uzun taş demektir.Megalitik düzenleme genelde Kuzey Avrupada görülsede en eskisi Fransa'dır.Menhirlerin ölü insanların ruhuna devamlı bir barınak olarak dikildiği sanılır.3'te ikisi toprak altında bırakılır.Doğayla insan arasında birleştirici olması amaçlanır.Eğer menhirler bir doğru üzerinde dizilirse ya da daire şeklinde sıralanırlarsa bunlara KROMLEK denir.
   Megalitik yapıların ikincisi DOLMENlerdir.Kuzey Avrupada bulunan megalitik yapılardır.İki ya da dört dikilitaşın üzerine yassı taşların örtülmesiyle oluşturulan odalardır.Dolmenlerin içindeki kemik,alet,diğer kalıntılara bakılarak mezar olarak yapıldığı ancak şimdi toprak tümsekle örtülü olduğu görülmekte.Dolmenler mezar odasıdır.Mezar odasının üstü toprakla örtülürse ortaya çıkan tepeciklere TÜMÜLÜS denir.Toprak yığılarak oluşmuştur.HÖYÜK ise çok eski bir yerleşme yerinin zamanla toprak örtülü bir tepe biçimine gelmiş halidir. 3 tip dolmen vardır:
  
BASİT DOLMEN:Ayakta iki ya da birkaç taş üstüne yerleştirilmiş yatık durumdaki büyük taştan oluşur. Bazen tümülüsle örtülü olabilir.



 KUBBELİ DOLMEN:Harçsız taşlarla örtülü kubbe yer alır.Yunanistan'da TOLOS denilen bu inşaata Fransa ve İrlanda'da da rastlanır.


  ÖRTÜLÜ(KORİDOR) DOLMEN:Geçitten ibarettir.



         STONEHENGE
  MÖ. 2000-1500 yıllarında yapıldı.Tarih öncesi bütün megalitik yapılar arasındaki en bilineni İngiltere'deki Salisburu yakınlarında bulunan Stonehenge'dir.
Tarih öncesi ilk anıt örneklerindendir.6 metre yüksekliğinde dairesel sütun dizisi oluşturacak şekilde dizilmiştir.Taşlardan oluşur.Yıldız gözlem evi olarak kullanıldı.Toplanma kutlama yeri olduğu düşünülmektedir.




  İskoçya'nın en büyük adası Orkney adasında neolitik dönemden kalma on adet evi barındıran SKARA BRAE yerleşim birimi bulunmuştur. Köydeki kazılarda insan kemikleri,dini tören eşyaları bulundu.




1850 yılında şiddetli fırtına sonucu köyün üstündeki yapı uçuyor ve tesadüfen bulunuyo.Masa yatak gibi eşyalar taştan yapılmıştır.Duvarları kısmen yıkılmıştır.Kulubelerde balina  kemiği bulundu.Köydeki evlerin örtü sisteminin balina kemiklerinin taşıdığı saman ya da kamıştan oluştuğu sanılmaktadır.

    NEWGRANGE MEZARI:İrlanda'da Dublin'de bulunur.MÖ.3100 yıllarına ait mezar.Giriş geçidi öylesine planlanmıştır ki kış yıldönümünde (21 aralık) güneş ışınları mezar odasının derinliklerine ulaşır.


   
  GGANTİJA TAPINAĞI:Malta Gozo adasında bulunmakta.Megalitik bir neolitik tapınak.MÖ.3600-2500 yıllarında yapıldığı sanılmakta.Dünyanın en eski tarihli yapılarından.UNESCO dünya kültür mirası listesindedir.

GGANTİJA'NIN DIŞ DUVARI


13 Eylül 2015 Pazar

NEOLİTİK ÇAĞDA DOĞU MİMARLIĞI

             NEOLİTİK ÇAĞDA DOĞU MİMARLIĞI
  
Yakın doğu neolitiğinin oluşum bölgesi güneyde Filistin'den başlayarak İsrail ,Suriye,Kuzey Irak,Batı İran ,İç Anadolu ,Kıbrıs'ı içine alan yerdir.
Burada yaşayan insanlara birbirleriyle bilgi ve teknoloji paylaşarak neolitik kültürü geliştirdiler.
  NATUF KÜLTÜRÜ:Filistin MÖ. 9-7 bin yılları arasında gelişti.
Filistin ve Ürdüne göç eden kabileler önceleri açık mağaralarda ya da mağara kabuklarında yerleşti.
Doğal örtüsü olmayan yerlerde ev yaptılar.
Kazılar sonucu Eynan'da 7 m. çapında yuvarlak evlerden oluşan 50 evlik bir köy ortaya çıkarıldı.
Bu evlerden günümüze yalnızca 1 metre yüksekliğinde sıvalı taş duvarlar kaldı.
Bunların üstünün kamış ya da hasırlarla örtülü olduğu zeminin topraktan oluştuğu içinde ocak olduğu anlaşıldı.
Eriha'da kerpiçten yapılmış yuvarlak evler bulundu.
Bunların temelleri ise taştan olup Eyvan'daki evlerden daha gelişmiştir.
Girişleri basamaklı olup çoğu yuvarlak ve oval olan bu evler tek veya 3 odalıdır.
Beidha Bölgesinde yapılan kazılarda bir köy ortaya çıktı.Köydeki evler birkaç odada oluşuyor.Evlerin yanlarında dükkanlar bulunmaktadır.
Ev odaları 6-9 metre çapındadır ve ocak bulunur.

    MEZAPOTAMYADA HASUNA VE HALAF KÜLTÜRLERİ

HASUNA KÜLTÜRÜ:Irak'ın kuzeyinde Diclenin sağ kıyısı yakınında Musul şehrinin aşağısında arkeolojik sit alanı 2.dünya savaşından hemen sonra Amerikalı arkeologlarca kazıldı.
Neolitik ve kalkolitik dönemden kalma bir köy ortaya çıkarıldı.
Tarım ve hayvancılığın gelişmiş olduğu anlaşıldı.
Hasuna bölgesinde çok sayıda dikdötgen odanın olduğu anlaşıldı.
Duvarlar kerpiç,zemin hasır örtülü ayrıca evlerde fırın ve depo çukurlarının bulunduğu anlaşıldı.



HALAF KÜLTÜRÜNÜN ÇAĞDAŞI,HASSUNA KÜLTÜRÜYLE BİRLİKTE COĞRAFİ YAYILIMI

HALAF KÜLTÜRÜ:Kuzey Suriye ,Kuzey Irak ile Türkiye'nin güney anadolusunda yaygın.Halaf döneminde büyük ve küçük yerleşmeler var.Büyük yerleşmelerin etrafı büyük savunma duvarlarıyla çevrili,tarımın olduğu yönetim merkezi konumunda.Küçük yerleşimlerde daha çok çiftlik bulunmaktadır.Halaf döneminde toplumlar avlu ve sokaklarla birbirinden ayrılan yuvarlak ve dikdörtgen yapılar inşa edilmiştir.Halaf mimarisinin belirleyici ögelerinden biri olan yuvarlak yapılar arkeolojiye 'tholos' adıyla girdi.Dikdörtgen planlı giriş ve yuvarlak planlı ana odası olan yapı.Hem yuvarlak hem dikdötgen planlı bu yapı birimleri taş temelli,yığma duvarlı,sıvalıdır.
Üstleri kubbe ile örtülmeyi düşünülen yapıların çapları 4-10 metre arasında değişir.
Ölüler tabanlara açılmış basit deliklere büzülmüş halde gömülür.Halaf dönemi çömlekçi ustaları yaptıkları uygulamalarla çanak çömleği ileri düzeye taşıdılar.Halaf kültürünün özgün ürünü boyalı bezeli kaplardır.Hayvancılık,dokumacılık,gelişmiş tarımın yaygın olduğunu gösteren bir çok alet bulunmuştur.
PİŞMİŞ TOPRAK KADIN İDOLLERİ

HALAF ÇANAK ÇÖMLEĞİ

TELL HALAF KAZILARINDAN

8 Mayıs 2015 Cuma

 ANTİK YUNAN TİYATRO MİMARİSİ

   Eski Yunanistan'da tiyatro kültürün en önemli parçasıydı. Tiyatrolar halkı eğlendirmenin yanı sıra halkı eğitmek için de kullanılmıştır. Bu dönemde sadece erkeklerin tiyatro oyuncusu olmasına izin verildiğinden erkek oyuncular gerektiğinde maskeler ile kadın rollerini de üstlenirlerdi.
   İlk olarak şarap tanrısı Dionysos'u(Şarap Tanrısı olup, şarabın sosyal ve faydalı etkilerini temsil eder) kutsamak için dinî törenlerde söylenen ilâhilerden doğan tiyatronun ilk oyuncusu, önceden plânlanmış soruları halktan biriymiş gibi öne çıkıp ilâhi korosuna yönelterek rol yapan Thespis olmuştur. Tiyatronun ilk olarak böyle doğmasından dolayı tiyatroların oynandığı yerler uzun süre halk tarafından tapınaklar kadar kutsal sayılmıştır.
   Bulgulara göre ilk tiyatrolar Dionysos adına yapılan dinî şenliklerde tapınakların önünde bulunan, aslen bir sunak olan ve halkın etrafındaki tepelere çıkarak seyrettiği, ilâhi söylenen yükseltilerdir. Tiyatrolar zamanla gelişerek ilk amfitiyatro( Roma uygarlığında gösteriler, gladyatör ve vahşi hayvan oyunları için kullanılan, daire ya da elips biçimli, yükselen tribünlerden oluşan bir kamu yapısıdır . Roma-Kolezyum) örnekleri oluşmuştur.
  Antik Yunan tiyatroları çok büyük, üstü açık yapılardır ve taraçalı oturma yerleri için eğimli bayırlarda inşa edilmişlerdir. Tiyatronun dinle yakın ilişkisinden dolayı tiyatrolar genellikle kutsal mekanlarda veya kutsal mekanların yanında bulunurlar.
   Antik Yunan Tiyatrosu kentin sosyo-kültürel yaşamında önemli bir olguyken dinsel törenlerin yapıldığı, şarkıların seslendirildiği, dansların edildiği, edebi eserlerin sahnelendiği alan ve mimari yapı olmuştur. Ayrıca güneşin konumu ve hakim rüzgarların yönü de önemli olmuş ve seyircinin soğuk rüzgarlar almaması, güneşin de izleyicileri de fazla rahatsız etmemesi önemsenmiştir (genelde manzara seyretmeleri de ön planda tutulmuş). 

  Sahnenin seyircilere bakmayan tarafı, beyaz taşlardan duvar ile kapatılmış, olayın geçtiği yere göre, bu duvarlara orman ya da deniz resimleri çizilmiştir. Arka fon ve oturakların oluşması günümüz tiyatro sanatının temelleri olarak kabul edilir.
  



  Antik Yunan tiyatrosunun mimarisi üç ana bölümden oluşur: orkestra,skene ve theatron

  Sahne sözcüğünü genelde ‘tiyatro oyununun oynandığı yer’ , ’tiyatro bölümünün bir bölümü’ anlamında kullanılır. Bu sözcüğün Yunan tiyatrosu içinde de aynı şekilde kullanılması süre dizinden bir sapma veya en azından bir belirtme yanlışı oluşturur.
  Yunan tiyatrosunun özü ,genellikle bir daire biçimine yaklaşması gerekmeyen ve sıkıştırılmış düz toprak parçasını içeren bir dans yeri olan orkestra idi . Tiyatronun ister tarihsel gelişimini ister gelişkin biçimini göz önüne getirelim ,orkestra bir çekirdek olarak kabul edilmeli .Tiyatro sanatının çıktığı eski dinsel törenler ,şarkılar ve danslar burada temsil edilebiliyordu .Bu dinsel tören gösterileri doğrudan doğruya katılmayan kişiler için izlence oluşturuyordu .Bu nedenle de ikinci bir adım olarak ,izleyiciler için theatron ,yani ‘izleme yeri’ adı verilen uygun bir yerin bulunması gerekmişti .Bu düz zeminli orkestradan yükselen bir yamaçla ya da bir çukurluktaki tiyatronun üç yanının duvarlarla çevrilmesiyle sağlanırdı .İlk zamanlarda çökme sakıncası bulunan tahta oturma yerlerine ilişkin kanıtlarda vardır .Theatron adı yapının tümü için kullanılmıştır .
  Skene ise oyuncuların oyunlarını oynadıkları kısımken birçok unsuru da içinde barındırmıştır. Sahne binasının tiyatro eşyalarını saklamak, dekor oluşturmak, oyunculara kostüm değiştirmeleri için mekan sağlamak gibi bölümleri içermiştir. İlk dönemler bu işler için çadır kurulurken, sonradan mimari haline gelmiştir. İlk ortaya çıktığı zamanlar sahne yüksek değilken, sonradan yükselmiştir. Önceleri sade bir sahne binası inşa edilirken sonradan çok katlı olarak inşa edilmiştir.
  Skene'nin oyuncular için bir ya da üç girişi bulunuyordu. Skene'nin izleyiciye bakan ve bir saray veya tapınak olarak dekore edilmiş olan yüzleri bir arka plan olarak hizmet ediyordu. Sonraları skenografi geliştikçe üzerinde orman, askeri kamp gibi başka temalar bulunan boyalı paneller arka plan olarak yerleştirilmeye başlandı.
  Skene ve oturma yerleri arasında parodoi adı verilen, biri sağda ve biri solda olmak üzere iki giriş daha bulunuyordu. Bu girişlerden koro ve dışarıdan gelenler (yani saray veya tapınak dışından gelenler) sahneye giriyorlardı. Eğer biri sağ parados'tan (Antik Yunan tiyatro yapısında, orkestranın her iki yanında karşılıklı bulunan giriş yolları.)  giriyorsa bu onun şehirden veya limandan geldiği anlamına geliyordu. Eğer sol parados'tan geliyorsa bu onun kırsal alandan veya başka bir ülkeden geldiğini temsil ediyordu.
  Skene, proscenio'nun hemen arkasında yer alan ve arka plan işlevi gören boyalı panellerin(periaktoi) üzerine iliştirildiği arka plandaki yapıdır. Antik Yunan tiyatrosunda korodan ayrı olarak aktörün ortaya çıkışı dramaya sahnelerin değiştiği yeni bir form kazandırdı. Bu şekilde, aktörün sahne aralarında dinlenebileceği ve kostümlerini değiştirebileceği ve çeşitli eşyaların saklandığı bir yere ihtiyaç duyuldu. Skene sözcüğü "çadır" veya "kulübe" anlamına gelir. Bu amaçla yapılan ilk yapıların ahşap gibi dayanıksız malzemelerden geçici bir yapı olarak inşa edildiği sanılıyor. Skene, Yunan tiyatrosunun dairesel yapısını kırmıştır. Skene zaman içerisinde büyük ölçüde değişime uğramıştır. Önceleri basit bir ahşap yapıyken sonraları bir dizi karmaşık taş yapıdan oluşmaya başlamış ve kalıcı hale gelmiştir.
  Skene'nin arka duvarı boyunca logeion adı verilen dar ama yükseltilmiş bir platform bulunur. Burası sadece oyuncular için tasarlanmış bir yerdir. Bu şekilde oyuncular korodan ayrılmış olur. Bu yapı muhtemelen helenistik dönemde gelişmiştir. Çünkü klasik tiyatroda logeion yoktu ve oyun tümüyle orkestra üzerinde oynanıyordu.
  Kalıcı skene'nin içerisinde oyun sırasında kullanılan çeşitli mekanizmalar bulunuyordu:
a) tanrıların sahnede belirmesini sağlayan bir vinç olan eorema. 
b) sahnenin iki tarafına konan ve sahnenin arka planını değiştirmek üzere eksenleri üzerinde dönen iki sütun olan periactoi. 
c) üzerinde ölülerin cesetlerinin gösterildiği tekerlekli bir platform olan ekeclema. (Bir cinayet veya intihar hiçbir zaman seyircilerin önünde gösterilmiyordu.)
  Yunanlılar tiyatrolarının asıl yapısını doğanın hazır olarak kendilerine vermesini isterler .Yunan kentlerine varlıklı, yabancı koruyucular gelmeden önce malzeme tutarları ve işçilik her zaman kısıtlayıcı bir etkendi .Bir tiyatronun temel nitelikteki gereksinimleri ,orkestra için düz bir yerle ,cavea için orkestradan başlayarak yükselen bir yamaçtı .Bunun için en iyisi çok dik bir kayalık olmayan bir tepe eteğiydi ;ya da tiyatro tepenin yüksek bir yerinde tasarlandığında ,teraslamayla düz bir orkestra yeri sağlanırdı.
  Tiyatronun konumuna ilişkin birkaç deneysel genelleme yapılabilir .Cavea,ön yüzünün güneye verilmesi yeğlenir.
  Orkestra başından sonuna kadar sıkıştırılmış toprak olarak kaldı .Üzerine pek rahat dans edilemeyen bezemeli taş zemin Roma çağında ortaya çıktı.
  Orkestranın aslında daire biçimli olması gerekmiyordu ;proskenıon ve sonunda da sahne ,orkestranın yerini ele geçirinceye kadar ,daire çevresinin bütünlenmesi olasılığına karşı bir tiyatroda bile tümüyle düzgün değildi.
  En sonunda cavea ,yamacın ortasına bir çukur kazılarak uçlarında da birer set yapılarak bir yarım daireyi aştı .Cavea’nın eğimi uçlarda hafifçe dışa doğru açıldı ,yani oturma yerlerinin son bölümlerinin yarı çapları orta bölümdekinden biraz daha geniş tasarlandı .Böyle bir düzen bu bölümde oturanların gösteriyi daha iyi izlemelerine yaradı ,tiyatronun dolup boşalmasını kolaylaştırdı.
  





   Tiyatronun ilk gelişmesi çok açıklıkla olmasa da ,en iyi biçimde Yunan tiyatrolarının ilk örneğini oluşturan Atina Diaonysos tiyatrosunda görülebilir.
  Önceleri şenlikler sırasında kurulup daha sonra kaldırılan ahşap sıralı geçici oyun alanları vardı .Bilinen eski sürekli yapı Atina’da akropolis’in güney yamacına kurulan Dıonysos Eleutherus Tiyatrosudur .MÖ 460’a değin bir teras üzerinde yer alan bir orkestra ,buraya girişi sağlayan eğimli bir yol ,küçük bir Dıonysos tapınağı ve yamaçtaki oturma setleri yapının ögeleriydi .MÖ 458’den sonra orkhestranın bir bölümü basit sahne binasına ayrılmış.421-415 arasında da bu yapı taş bir bina olarak inşa edilmiştir.



  Biçimiyle ilgili çok çeşitli görüşler bulunan bu erken sahne binasının ortasında oyunlara göre farklı işlevler üstlenen bir açıklığın bulunduğu genellikle kabul edilmektedir .Çoğunlukla baş kahramanın sarayı ya da tapınak bu açıklığa kurulan dekorlarla temsil ediliyordu .Erken oyunlarda sahnede önemli tek bir yapının kurulması yeterliyken giderek iki ya da üç yapı gerektiren oyunlar yazılmaya başlanmıştır . Dolayısıyla sahne binasının iki yanında ,paraskenion denilen öne taşkın iki oda ortaya çıkmış ,sahnede daha çok mekanın anlatılabilmesini sağlamıştır .Paraskenıon çok sayıda yapının temsil edilmesine olanak getirdiği gibi önceleri sahne binasıyla oturma sıraları arasında iki geçitten ibaret olan giriş olanağının da arttırmıştır.
  Dionysos Tiyatrosunun ilk paraskenionu ahşaptandı .Yapının taş sahnesi ve oturma sıraları MÖ 338-326da yaptırılmıştır .Bu dönem sahnesinin rekonstrüksiyonuyla ilgili çok farklı görüşler bulunan tiyatronun at nalı biçiminde düzenlenmiş cavea’sı her noktadan oyunun aynı derecede iyi algılanabilmesi hedeflenerek yapılmıştır .Seyirciler oturma sıralarına yapının iki yanında yer alan ve oyuncularında orkhesraya girip çıkarken kullandıkları parados denen geçitlerden geçip orkhestranın çevresindeki su kanalının ardında dolanan geçitten tırmanılan merdivenlerle ulaşırlardı .Taş sıra üstünde oturma yerleri bir kişiye yetecek alanı belirleyen çizgilerle bölünmüştür.
  Antik Çağın en güzel oranlara sahip en güzel tiyatro yapısı mimar Genç Polykleitos’un yapıtı olan Epidauros Tiyatrosudur .Doğal bir yamaca yaslanmış olan cavea’sı radyal merdivenlerle alt bölümde 12 üstte 22 kerkise ayrılmıştır.Orkhestra kireçtaşından bir diziyle tam bir daire olarak belirlenmiş cavea sahne binasına değil orkhestraya yönelik olarak bu daireyi izler biçimde düzenlenmiştir .Her seyirciye eşit görme olanağı tanıyan bu yapıda orkhestraya teğet olan sahne binası henüz basit bir yapıdır ve yalnızca oyunlara fon görevi üstlenmiştir .Sahne binası asıl gelişmesini Klasik Dönemden sona Helenistik Dönemde yapacaktır .Burada üzerinde bulunması gereken bir önemli noktada Klasik Yunan tiyatrosunda tüm oyunun orkhestra seviyesinde oynanmasıydı yani yükseltilmiş bir sahne henüz söz konusu değildi.




  Helenistik Dönemde tiyatro oyununda tek oyuncular önem kazanmaya başlayınca seyircinin bu kişileri daha iyi görebilmesi için yükseltilmiş bir sahnenin gereği ortaya çıkmıştır .Bu dönemin en önemli yapısı MÖ 340 ta yapılmış olan Priene Tiyatrosudur .At nalı biçimindeki cavea’sı doğal bir yamaca oturtulmuş yanlarda destek duvarlarıyla güçlendirilimiştir .Taş sahne binası iki katlı basit bir yapıdır .Üst katında kaç açıklık bulunduğu tartışma konusudur .Kesin olarak proskenion üstünde orkhestra seviyesinden yüksek bir sahnenin ve onun ardında en az bir thyroma’nın varlığıdır.
   Orkhestradaki koroya proskenion fon oluştururken yüksek sahnede yer alan oyunculara kapalı ev cephesi biçimindeki sahne binası ve çeşitli iç mekanlar biçiminde düzenlenebilen orta açıklık fon oluşturuyordu .Yunan tapınak ve saraylarında iki katlı alt katı öne taşan yapı tipi çok kullanılmıştır .Dolayısıyla bu yapı biçiminin tapınak ve saraylarda geçen oyunların sahnelendiği tiyatro sahne binası içinde uygun bulunduğu ve Helenistik tiyatro sahnesinin böyle yerel bir yapı tipinden kaynaklandığı düşünülmektedir .Ancak yanlardaki paraskenia yerini sahneye ulaşımı sağlayan rampalara bırakmış ,paraskenialı tiyatrolar pek ender yapılmıştır.
   Pek çok ahşap sahne binasının taştan yeniden yapıldığı Heleniktik Dönemde iki oyuncu sınıfının belirlenmesiyle (koro ve oyuncular)sahnenin iki bölümdem oluşması (orkhestra ve logeıon) denk düşmektedir .Sonunda Yunan tiyatrosu  arkaik orkhestrası ,Klasik Dönemde biçimlenmiş cavea’sı ve Helenistik sahnesiyle en gelişmiş biçimine ulaşmıştır.







  Bergama yukarı tiyatrosu dik bir yamaca kuruludurTürkiye’nin en çok oturma sıralı tiyatrosudur .Erken dönemde yapılmış tiyatronun bugünki durumu Roma dönemindeki büyütülmüş halidir .Üç kademeli tiyatro batıya bakar .Genişliği 3 ayak 10 parmak olan iki orta yol üç kademeyi birbirinden ayırır .Birinci kademsinde 25,ikinci kademesinde 33,üçüncüde 22 oturma sırası sayılabilmektedir.Toplam 80 sıralı tiyatronun arazi şartları gereği ince uzun olması çok dik izlenimi verir. Bergama’nın taştan tiyatrosu İÖ.3.yy’da yapılmıştır.İÖ 197’den başlayarak yaklaşık 38 yıl süren çalışmayla günümüzdeki büyüklüğüne ulaşmıştır.
  Tiyatronun hemen altındaki yaklaşık 250 m boyutundaki terasın bitiminden yukarı doğru basamaklarla ulaşılan Dıonysos tapınağı vardı.Ahşap sahne binasını da taşıyan bu uzun terası ayakta tutan kemerli destek duvarlar  bazı yerlerde beş kattır.Erken dönem tiyatrolarında görüldüğü üzere ahşap sahnenin direklerinin girdiği delikler günümüze ulaşmıştır. Destek duvarlarının üstündeki dolgu alanına bir bölümü oturan sahne binasının ahşaptan yapılması bir zorunluktu. Sahne binası taştan yapılarak ahşap sahne binası seviyesine yükselseydi,yüksek taş binanın dolgu zemin üstüne yapacağı baskı,altındaki zeminin kaymasına neden olabilirdi.Alçak tutulacak taş sahne binası ise,80 sıralı bir açık hava tiyatrosunda sesin yankılanmasını sağlayamaz.
  Tiyatroların genel olarak orkestranın etrafı izleyici koyağıyla çevrilirken;burada yarım dairenin ancak yarıya yakın bir bölümü izleyici sıralarıyla sarılabilmişti.Eğer orkestranın yarım dairesinin tamamı 80 sıralık koyakla çevrilseydi Anadolu’nun en büyük tiyatrosu olarak izleyici sayısı 30.000’i geçerdi.Orkestra yarıçapı 39 ayak 9 parmaktır.Bu günkü tiyatronun kapasitesi yaklaşık 13.800 kişiliktir.




  Efes antik tiyatrosu ilk olarak M.Ö. 2. yüzyılın sonlarında inşa edilmiştir. Cladius döneminde (41-54) eklemeler yapılmaya başlanmıştır. Sahne binasının ilk iki katı Nero döneminde (54-68), üçüncü kat ise Septimius Severus döneminde (193-211) inşa edilmiştir. Analemma duvarları 92-112 yılları arasında, velarium (tente) ve scaenae frons süslemeleri 140-144 yılları arasında, velarium yenilemesi ise 200-210 arasında yapılmıştır. Sahnenin ön yüzü nişler, sütunlar, kabartma ve heykellerle bezenmiştir. Auditorium üzerinde sütunlu bir galeri yer almaktadır. Orkestrası yarım daire biçimlidir. Paradoslar ise Grek özelliği gösterir. Auditoriumu iki diazoma ile üç bölüme ayrılmıştır ve en alt oturma sırasında orkestrayı çevreleyen korkuluklar yer almaktadır. Yamaca yaslanmış olması, auditoriumunun at nalı biçimli olması, ve paradosların çapraz olması Hellenistik özellikleridir, orkestra yarım daire biçimiyle ve sahnenin düzenlenişi Roma planındadır. Auditoriumun genişliği 145 metre, yüksekliği 30 metredir. Yaklaşık 24-25 bin kişi kapasitelidir. Sahne 25x40 metre ölçülerindedir.



11 Nisan 2015 Cumartesi

NEOLİTİK ÇAĞDA MİMARLIK
 Günümüz mimarlığının temelleri bu çağda atıldı.
 Gelişmeler aynı zamanda başlayıp aynı hızla devam etmediği için farklı şeyler oldu.Örneğin Mısır'da MÖ.10 bin yılında bu çağ yaşanırken günümüzde Avustralya yerlileri olan Aborjinler hala bu çağı yaşamaktadır.
 Cilalı taş aletlerin yanında seramik kaplar yapmışlardır.
 Koyun ve inek gibi hayvanları evcilleştirmişlerdir.
 En belli başlı yapılar ve ilk köyler bu dönemde oluştu.
 Tarım bu çağda gelişti.İnsanlar tarım için topraklarını bölüştü.Ve buna bağlı barınaklar yaptılar.Arkeolojik buluntular ilk evlerin köy gruplşması ile yapıldığını gösterir.
 Mezolitik ve neolitik dönemde iklim koşulları artık düzeldiğinden ısınma amaçlı ateş yakma bir sorun oluşturmadı ama su ihtiyacı ortaya çıktı.
 Dolayısıyla insanlar su,göl,deniz kenarlarında yerleşmeye başlıyor.
 Filistin'deki kazılarda su sarnıçlarına rastlandı.
 İlk yerleşmeler nehir kıyıları,ova ve deltalarda gelişti.
 Bu bölgelerde hem toprak verimli hem de inşaat malzemesi olan kamışlar mevcut.
 İlk uygarlıklar Dicle-Fırat arasında yani Mezapotamya,Nil ovasında yani Mısır,İndus ovasında yani Hindistan'da ortaya çıktı.
 Bunlar en eski uygarlıklardır.
 Bütün bu ovalar her yıl karlar eriyince sular altında kaldı.Ancak insanlar su baskınlarını kanallarla düzenledi.
 Tarım üretimi de arttı.

MEZOLİTİK ÇAĞDA MİMARLIK

                  MEZOLİTİK ÇAĞDA MİMARLIK
İklim yumuşamaya ve buzullar kuzeye doğru çekilmeye ve dünya haritası günümüzdeki şeklini almaya başladı.Avrupa kıtasında yaşayan insanlar buzullar çekilince ren geyiklerinin peşinden göç etmeye başladı.Ve ılıman iklimin olduğu yerlere yerleştiler.Tarım yapılmamakla birlikte tarımdan faydalandılar.Filistin bölgesindeki değirmen taşları bunu kanıtlar.

TERRA AMATA

TERRA AMATA
Fransa'nın Nice şehrinde yapılan kazılarda paleolitik çağa ait aletler bulununca arkeolog ve antropologlar kazılarını daha geniş alanlara yaydı. Sonuçta bir grup homoerektus avcısının kamp yeri olarak kullandıkları yeri buldular. Homoerektus ateşi bulan ilk insanlara denilmektedir.

Antropolog olan Lumley ilk mimarlık örneklerini buldu.Araştırmaları genişletince 21 araştırma kalıntısı bulundu bunların 11 i aynı bölgededir.Bunların oval planlı olduğu,yan duvarlarının kumlarla sıkıştırıldığı ve dallarla kapatıldığı anlaşıldı.İçlerinde ocakta bulunmakta.

Terra Amata Latince bir sözcük olup sevgili,yurt anlamına gelir.Homo erektus yerleşimi olan Terra Amata mimarlığa ilk adımdır.
Homo erektuslardan gördüğümüz bu yerleşim yerleri daha sonra Avrupa'nın başka yerlerinde de ortaya çıktı.Bu yerleşim yerlerinin etrafı Terra Amata'da taş ile bazen mamut kemikleriyle kapatıldı.Bazen bu kulübeler ağaç dalları üstüne hayvan postu kapatılarak örtülürdü.Bu tip evlerin kalıntılarına Çekoslavakya,Ukrayna ve Rusya'da rastlandı.Bu bölgede tespit edilen evler arasında 6,9,15 m. çaplarında olanlar da vardır. Ancak Terra Amata'lar genelde oval planlıdır.

MİMARLIK TARİHİ 1

 TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARDA MİMARLIK

  • İnsanlar bundan 5 milyon yıl önce Orta Afrika'da ortaya çıktı.
  • Kuzeye doğru göç etmeye başladılar.
  • Doğada var olan sığınakların yetersizliği insanları yapı yapmaya itti.
  • Bu çağın ilk insanları ortamdaki bitki ve hayvanları yiyerek beslendi
  • Ateşi kullandılar.
  • İklim ve çevre koşulları yüzünden konar göçer yaşadılar
  • Basit taş aletler ürettiler
  • İnsan emeği ilk ürünler paleotik çağda belirmeye başladı
  • İnsanın ortaya çıkışından yazının bulunmasına kadarki dönemi kapsayan kısma tarih öncesi dönem denir.Şu şekilde sıralanabilir:
               -Paleotik çağ
               -Mezolitik çağ
               -Neolitik çağ
               -Kalkolitik(maden) çağı

                 PALEOTİK ÇAĞDA MİMARLIK

  • İnsan ürünü ürünler ilk kez bu çağda belirmeye başlar.
  • Sazlardan dal ya da kamışlardan evler yaptılar.
  • Özellikle kuzeyde iklim soğuyunca mağara girişlerinde yaşamaya başladılar.
  • Avcılık toplayıcılıkla geçindiler.
  • İncelemeler sonucu üç tip mağara olduğu ortaya çıktı:
              -Konut mağara
              -Tapınak mağara
              -Konut ve tapınak mağara
TAPINAK MAĞARA

  • Yiyecek izine rastlanmadı.
  • Genelde bu mağaralar ulaşılması zor,uzun ve karanlık dehlizlerdir
  • Duvarlarında resimler vardır.



FRANSA LASCOUX MAĞARASI





İSPANYA ALTA MİRA MAĞARASI

KONUT MAĞARA
  • Küller kemikler,yiyecek aletleri ile yontma taş aletleri bulundu.
Paleolitik döneme ait en önemli buluntulardan birisi de TERRA AMATA'dır.

23 Şubat 2015 Pazartesi

SANGPO MICRO HOUSING-SANGPO MİKRO KONUT

  • Kore-Seul'deli ödüllü mimari bina.
  • Bina yerden kaldırılarak yaya trafiği sakinleri ve şehirle bağlantılı hale getirildi.
  • Oditoryum denilen bir olay var burda. Kısaca oditoryum ne demek ondan bahsedelim:konferans,tiyatro,toplantı salonu alanına deniyor. Bu binamızda da bu alanlar sağlanmış vaziyette
  • Sergi kafeterya ....alanları mevcut zemin ve bodrum katta.
  • Yarı kamusal
  • Kişiye özel odaları var
  • Binada dikkat çeken şey kısıtlı alanda ferah ve kullanışlı mekanlar oluşturulması ve bunların merdiven,kısa köprülerle yapılmış olması.
  • Benim binada en sevdiğim kısıma gelicek olursak kısa köprüler ve binanın yerden kaldırılmış olması.



     
                                                    Binanın fotoğrafları da bunlar
Bina hakkında ingilizce kaynaklar mevcut ve bunlarda kısıtlı eğer bir yanlış varsa yorumda dile getirebilirsiniz